Bir Kitap Birkaç Film Önerisi

Kırgın Norveçlilerin usta yazarıdır Knut Pederson. Bilinen adıyla Knut Hamsun. Hiç resmi eğitim görmeyen, tek ideali yazarlık amacına ulaşmak ve bunun için her türlü işi yapan; taş taşıyan, ayakkabıcılık yapan birisidir.

Gerçekçiliği zihninde oturtarak öyle bir kitap yazmış ki Nobel ödülünü almaya hak kazanmış  Knut Hamsun. Daha sonraları nazilerin norveç’i işgalini överek, Norveç halkının Nazilere karşı koymaması gerektiğini söylediği için halkı tarafından saygınlığı azalsa da ne şiddetli red edilen, ne de bir usta gibi sevilen birisi olamadı Knut hamsun. Bu red edilmemişliği ama kırgınlığı bir gün bir Norveçli okurun kitabını sessizce bahçesine bırakmasıyla başlamış, Norveç halkının kırgınlığı diğer okurlarında kitaplarını bırakarak dev bir kitap yığını oluşması ile doruğa çıkmıştır. Knut Hamsun açlık romanındaki gibi bu kırgınlığını ömür boyu saygınlığını zedelediği için unutmayarak acı çekmiştir.

Romanın konusuna gelince “Açlık” romanı Hamsun’un en prestijli romanıdır. Tavsiye edebileceğimiz ve bu hafta okunması gereken kitaplar arasında olan Açlık benimde geç okuduğum ve pişmanlık yaşadığım kitaplar arasındadır.

Roman; genç bir yazarın hayatta kalmak için en büyük düşmanı olan açlığı yenmek için nasıl bir mücadele verildiğinin üzerine kurgulanmaktadır.

Romanın kahramanın adı çok geçmese de Andreas TANGEN genç bir yazardır. Romanda TANGEN açlıkla mücadele veren, bu mücadeleyi verirken bir insanın gururuyla nasıl baş başa kaldığını da okuyucuya anlatmaktadır. Açlığın hırsızlığa ve ahlaki olamayan davranışlara sebep olduğunu ve bu açlığın ortasında genç yazarın aşkını da keyifle okuyoruz. Okurken dudaklarımızdan Ylajali ismi ister istemez dökülüyor. Ve hayatımızda gördüğümüz bir ikilem karşımıza çıkıyor; Aşk ve Gurur bir arada olur mu? Ylajali  sadece romanlarda olmadığını yazar bize yaşayarak anlatıyor. Belki de en büyük düş kırıklığı Ylajali’nin evli olması mı? Yoksa Ylajali’nin aklından geçen uydurma bir isim mi olduğu?

Açlıkla mücadele ederken kendi hayatından bir örnekle romana son veriyor yazar. Ve tekrar gemilere sığınıp başka bir yolculuğa doğru gidiyor. Ama ne yaparsa yapsın Hamsun doğduğu topraklara dönüyor. Ve gemide giderken güvertede bizde Tangen’le beraber İngiltere’ye giderken son kez limana bakıp tek kelime dudaklarımızdan çıkıyor ; YLAJALİ

Bu hafta sinemalarda dikkat çeken film; “ Şampiyon” filmi. Artık türk yönetmenlerde güzel biyografi filmi yapabildiklerini “Müslüm” filmi ile ispatlamışlardı. Şampiyon ise bunun tescil edilmesiydi. Film’de ünlü jokey Halis KARATAŞ’ın hayatının bir kesiti at yarışlarının ünü sınırları çeken Tayı “Bold Pilot” ile kesişmesi ile anlatılmaktadır. Bold Pilot’un efsanevi yarışlarını bu filmde görürken Halis KARATAŞ’ın unutamadığı ve hayatının tek aşkı olan eşini ve onun kanser hastalığı ile mücadelesini de izliyoruz. Belki de ender görülen ölümsüz bir aşkı hastalıkların ve ölümün de ayıramayacağını bu filmde görüyoruz. Eşi öldükten sonrada yarış kazandığında bunu eşinin ona desteğine bağlayan bir adamı ve gözlerindeki sevgiyi izliyoruz.

Yine ilk kez bana göre bir türk filminde bu kadar güzel insan ve hayvan dostluğu anlatılmaktadır. Bu film bu bakımdan da yerli filmler açısından bir ilk olma özelliğini taşımaktadır.

Filmde oyunculuklar hiç sırıtmamaktadır. Filmin konusuna gelince tanıtırken anlattığımız gibi; Halis Karataş’ın hayatı anlatılmaktadır. Ama bu hayatta yolları kesişen iki dostun daha sonra bu dostluktan sonsuz bir sevginin doğması, Halis KARATAŞ’ın hayatının aşkını bulması ve filmin sonlarında Bold Pilot’un kulağına eğilerek hayatını özetleyen o cümleyi etmesiyle sona eriyor; “Bizim için şampiyon”

Ve yine filmin bize anlattığı hiçbir zaman pes etmemek gerektiği, kaybetseniz bile veya kaybedeceğinizi bilseniz de.

Ayrıca bu hafta iki film önereceğim. Aileniz ve çocuklarınızla beraber; “çavuş Stubby: bir Amerikan kahramanı” ; gerçek bir hikayeden esinlenen ve bir köpek ile bir askerin dostluğunu anlatan ve daha sonra hayat kurtararak çavuş mertebesine kadar yükselen sevimli köpeğin filmi.

İkinci filmimiz de “Christopher Robin” ; Disney’in gerçek oyuncularla çektiği Winnie the Pooh’nun son filmi Christopher Robin gerçekten hem bütçesiyle hem de anlatımıyla çok ses getirdi. Pooh’un arkadaşlığı ve insanın büyüsede hep çocuk kalması gerektiğini ve değerlerini unutmaması gerektiğini, anı yakalaması gerektiğini ve aslında komplike düşünme değil hayatı basit ve mutlu yaşamanın önemini anlatan bir film.

Filmin esas ses getiren tarafın Çin’de yasaklanması, rejim karşıtı olduğunun düşünülmesi. Ama yasaklanacak hiçbir şeyin olmadığını ve ne kadar güzel bir aile filmi olduğunu, çıkarılacak en büyük dersin hayatta en önemli şeyin aileniz olduğunu anlayacaksınız.

Ailenizle mutlu haftalarınız ve sevdiklerinizin yanınızdan ayrılmadığı bir 2019 yılı olması dileğiyle haftaya pazartesi buluşmak üzere hoşçakalın..