Nasılsınız? Aileniz ve çevrenizle hoş musunuz? Eskiden büyüklerimiz hâl hatır sormak için zaman kollamazmış değil mi? Herkesin anahtarı kapısının dışında durur, bir öksürük sesiyle “gelen var” mesajı verip, içeri girer hâl hatır sorarlarmış… Ne değişik kültürümüz varmış, kıymet bilene… Şimdilerde bunu yapmak istememekteyse sonuna kadar haklıyız bence…
Günümüzün kültür anlayışını çok değişken buluyorum. İnsanlar olarak bilgi çağını; kültürün, gelenek ve göreneklerin yayılıp bulaşmasında bile kullanıyoruz. Bu bazen olumlu etkiler yaratsa bile, çoğunlukla olumsuz etkiler oluşturuyor. Bu olumsuz yayılmanın en kötü örneklerinden birisini kutlamalar olarak görebiliriz; mesela düğünler.
Düğünlerin dünya çapında kılıktan kılığa girdiğini bir şekilde biliyoruz. Peki, bunun evlenen çiftlere ne kadar katkısı oluyor? Madden bir külfet olmasının dışında, özenilenden daha iyi olması için verilen çabanın beyin yorgunluğu, günün ve anın tadını çıkarmaktan uzaklaşılması. Çiftlerin düğün ve davetler için yapılan şeyleri gerçekten isteyip istemedikleri konusunda kendilerini sorgulamaması, eş olunma mantığından çok “elalemin” gölgesinde kalınması ve daha pek çok şeyi düşünmemiz gerekiyor.
Sadece evlenecek gençler değil, onların aileleri de düğünleri sosyal medya üzerinden kurgulayabiliyor. Sosyal medya yokken komşuluk vardı ve bu yolla kıyaslayıp kurgulayacak olan gene yapıyordu ortaya karışık bir şeyler. Toplum baskısı zaten yoruyordu insanları bu tarz organizasyonlarda, şimdi bir de internet aracılığıyla gördüklerini ve öğrendiklerini insanlara dayatanların baskısı yükleniyor omuzlara. Sonrası huzursuz başlayan evlilikler, aileler arası çatışmalar, bir ömür bunları hatırlatan hasta ruhlar… Gelgelelim “herkes aynı değil” diyeceklere, gerçekten gösteriş yapmaktan uzak, sıkıntı hissetmeden ve severek yapıyorsanız düğününüzü, ne mutlu!
Sorun, kültürel çarpma işlemlerinin sonucu olarak evliliklerin de böyle geçebiliyor olması. Öyle bir günde olmasa bile, zamanla tek tip bir düzene itiliyor evlilikler. Medya aracılığıyla görülen ve özenilen beklentilerle çiftler birbirlerini yorabiliyor. Sosyal medya yüzünden maruz kaldığı yalan dünyanın kendisinde bıraktığı gerçek psikolojik sıkışıklık yüzünden, normalde tahammül edebileceği şeylere tahammül edemez hale gelebiliyor. Veya tam tersi, sadece beklentileri karşılandığı için saygısızlık ve sevgisizliğe tahammül edebiliyor insanlar…
Öyleyse sormamız gerekiyor kendimize, evlilikten ne bekliyoruz? Yani düğünde milyarlar harcamak mı? Evi dekor mağazasında katalog çekimine hazırlamak için kredi çekmek mi? Bir gün gelip, düştüğünde dedikoduna başlayacak elalemin gözünde bir mertebe için mi? Mutluluk mu? Huzur! Dostluk! Sıkılmadan tutulabilir bir el! Unutmaktan korkulacak bir sevgi! Cevabı buldunuz mu?
Mutluluk dediniz, diyelim. Etrafımız ruhen yorgun insanlarla dolu. Çünkü hepimiz yaşamı idame ettirmek için çabalarken kendimizden uzaklaşıyoruz. Çok klasik gelecek belki size ama kavga tek taraflı olmuyor ki mutluluk nasıl olsun. Önce kendine değer verip, mutlu olmak için yapabilecek ufak tefek şeyler bulamamış bir insanın karşısındakini mutlu etmesi pek mümkün gözükmüyor sanki… Eklemek istediğim çok önemli bir konu daha var. Tam burayı okurken bazılarınız içinden “ahh ahh” deyip evliliği için tek taraflı verdiği takdir edilesi çabayla içerlemiş olabilir. Bazen olmuyor değil mi! Ne yaparsan yap sağ elin kürek çekmeyi bildiği gibi sol eline öğretemiyorsun, ama o tekne batmasın istiyorsun. Böyle insanları takdir edip yolculukta çok dalgayla çarpışmaması için dua ediyorum. Ve kültürel çarpımların sonucuna geri dönmek istiyorum.
Geçenlerde ilkokul son sınıftaki oğlum bana “Anne biliyor musun? Sadece her milletin değil, şehrin, köyün hatta her ailenin ayrı kültürü varmış” dedi. Bunu fark etse bile ayırt edemeyeceği bir yaşta. Ama biz yetişkinler evlenen her çiftin farklı kültürlerden bir araya gelip yeni bir yapı oluşturduklarını fark etmeliyiz.
Evlilik karşılıklı fedakârlıklar cumhuriyetidir, öyle bir başınıza takılabileceğiniz bir yer değil. Biriniz ötekinizden daha az değerli değil. Çok farklı ve bir o kadar aynı olduğunuzu yolda anlayacaksınız. Birbirinizi tanıdıkça tamamlayabilirsiniz. Tamamlandıkça farklılıklarınızı yaşayabilirsiniz. Bunu başarmak çok zor ama hani bir söz var ya, “eşin iyiyse ne işin var düğün evinde, düğün senin evinde gir oyna çık oyna; eşin kötüyse ne işin var ölü evinde, ölü senin evinde gir ağla çık ağla. ”Böylece çocuklarınızı daha iyi karşılamış olursunuz. Onlara daha iyi bir aile ortamı sunarsınız. Kim ne derse desin çocuktan sonra her evlilikte işler değişir. Önemli olan bir aile olduğunuzun bilincinde kalıp, yaşamı rayına oturtabilmek.
Çevrenizde mutlu bir çift, iyi bir evlilik örneği görüldüğünde veya sosyal medyada böyle paylaşıldığında, evinde hiç tartışma olmuyor sanılıyor anlamsızca, olmaz olur mu? Her koşulda olduğu gibi evliliklerimizde de tercihlerimizin sonuçlarını yaşıyoruz. Sonucunu birlikte yaşayacağınız bir duruma iki kişi karar veriyorsunuz. İnsan bunu tek başına yaparken bile zorken, iki farklı kafa yapısıyla kolay olması mümkün mü?
Zamana bırakmakta fayda olduğu gibi akıp giden zamanın nasıl geçtiğini anlamayacağımızı hatırlatıp yazımı bitiriyorum. Hanesinde huzur, saygı , sevgi olmayan kardeşlerim hepinize dua ediyorum.
Bu ay yazım biraz uzun oldu, okuyan herkese teşekkür ederim… Eski yazılarıma buradan ulaşabilirsiniz, bir sonraki yazımda görüşmek üzere…
GIPHY App Key not set. Please check settings